Ömer YÜREKLİ/Yönetici tamamen işin teknik gereklerine göre hareket edebilir mi?
Geçenlerde gözlemlediğim bir olay dolayısıyla aklıma şu soru geldi: Tamamen işin gereklerine göre davranan yönetim, dolayısıyla yönetici olabilir mi? İnsanlar duygusal varlıklar oldukları için duygularını aşan, ideolojilerinden arınmış, olayın teknik gerekleri dışında başka herhangi bir etki altında kalmayan yönetim veya yönetici olabilir mi?
Aslında yönetim tarihine, siyasal düşünceler tarihine baktığımızda düşünürlerin ideal devlet yönetimi arayışı içinde olduklarını görüyoruz. Dolayısıyla ideal kamu yöneticisi arayışları da söz konusudur. Bu arayışı soru haline getirecek olursak: Kişilerin duygu ve düşüncelerine göre değil, salt mantık, bilim, yönetilenlerin ihtiyaçları ve örgütün amaçları çerçevesinde rasyonel bir yönetim olamaz mı?
Öncelikle böyle bir yönetimi ve dolayısıyla yöneticiyi engelleyen faktörler neler olabilir? Bu soruya beyin jimnastiği yaparak yanıt arayacak olursak, çok sayıda seçenek karşımıza çıkabilir. Bir başka deyişle yöneticiler aşağıda belirtilen faktörlerin birinin veya bir kaçının etkisi altında kalabilirler ve bu da salt rasyonel karar almayı etkileyebilir.
– Duygu ve düşüncelerin etkisi
– Sahip oldukları ideolojik yaklaşımların etkisi
– İnsanların kapasitelerinin sınırlı olması
– Sınırlı rasyonellik
– İnsanların kendilerini göstermek istemeleri
– Kararların kendi düşünceleri çerçevesinde olmasını istemeleri
– Kendilerine uygun gelen konuları seçmeleri
– Etkisi altında kaldıkları kişilerin/kurumların isteklerine uygun olarak karar alma
– İlgilileri yeterince dinlememe
– Siyasi mekanizmaların etkisi
– Çeşitli güç odaklarının ve menfaat gruplarının etkisinde kalabilme
– Medyanın etkisi
– Etnik aidiyetin etkisi
-Karar alırken bilimsel/rasyonel veriye dayanmama
– Ön yargıların etkisi
– Uzmanlardan yeterince yararlanmama
– Sahaya önem vermeme
– Bilgi, yetenek ve beceri eksikliği
– Tecrübe ve birikim eksikliği
– Katılım/istişare eksikliği
– Toplumun yapısı ve kültürel düzeyi
– Mahalle baskısı vs.
Görüldüğü üzere bu faktörlerin bir kısmı genel, bir kısmı özel/daha özel faktörler. Dolayısıyla yönetsel faaliyetlerde etki altında kalınabilecek faktörlerin sayısı artırılabilir veya azaltılabilir.
Bu tür sorunlar diğer meslek grupları için de ifade edilebilir. Bilim insanlarının, bilimsel çalışmalarında, herhangi bir etki altında kalmadan tamamen objektif esaslara göre hareket edip etmeyecekleri hususu da tartışılabilmektedir. İnsanlar çevrede olup bitenleri kendi duyu organları veya beyni ile algılamaktadır. O nedenle olup bitenlerle ilgili değerlendirmelerin kişilerin kendisinden bağımsız olması, dolayısıyla tam objektiflik mümkün gözükmüyor.
Hakimlerin, görevlerini yaparlarken kendilerinden bile bağımsız olması önerilmektedir. Maddi gerçekliği ortaya çıkartarak adaleti tecelli ettirecek olan hakimlerin, bunun için kendi duygu ve düşüncelerinden, benliklerinden bağımsız, bunları aşan tam objektif kararlar almaları idealize edilmektedir.
Aynı durum denetim elemanları bağlamında gündeme gelmektedir. Salt işin teknik gerekleri çerçevesinde denetim sürecini tamamlayıp, herhangi bir etki altından kalmadan karar verip, objektif rapor yazmak önerilmektedir.
Keza aynı durum kamu yönetimi için de söz konusu: Kamu yönetimi siyasetin normal süreçlerini aşarak, politika dışı mantıkla/bilimsel süreçlerle işlerini yürütebilir mi? Kamu yönetimini en çok etkileyen siyasal mekanizmalardır. Siyaset kurumunun genel olarak bu alanda belirleyici olduğu söylenebilir. Buna göre siyasal süreçlerinin de salt rasyonel olarak işlemesi, salt işin teknik gereklerine göre hareket etmesi tartışılabilir.
Dolaysıyla yöneticilerin salt konunun teknik gerekleri çerçevesinde hareket edip, yönetsel faaliyetlerini gerçekleştirmelerinin önünde pek çok engel bulunabilmektedir. Bu durum sadece günümüze özgü bir durum değildir, geçmiş tüm zamanlarda da o zamanların koşulları çerçevesinde söz konusu olmuştur. Ancak zamanımızda insanlığın en gelişmiş döneminde olduğunu düşünürsek, yöneticilerin de daha gelişmiş olması gerekir veya beklenir.
Bu noktada yöneticilerden, eldeki kaynakları optimal bir biçimde kullanması, herhangi bir etki altından kalmadan, kendisinin bile, işin teknik gereklerine göre kararlar alıp uygulaması, yönettiği kuruma/örgüte değer katması beklenmektedir. Bunun için yöneticilerin üst düzeyde bir donanıma ve müfredata sahip olması gerekmektedir.
Başlangıçtaki soruya dönecek olursak, yukarıda da belirtildiği üzere, yöneticinin salt mantık, bilim, yönetilenlerin ihtiyaçları, işin teknik gerekleri ve örgütün amaçları çerçevesinde yönetsel faaliyette bulunmasını engelleyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bunları aşmak, eski zamanlara göreceli olarak zamanımızda insanlığın ulaştığı medeniyet seviyesini, siyasal sistemlerin yapısını göz önünde bulundurduğumuzda daha mümkün gözüküyor. Ancak bunun bir süreç olduğunu da unutmamak gerekiyor.