29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
Cumhuriyet yüksek ahlaki değerler ve niteliklere dayanan bir idaredir. Türk milletinin karakterine ve adaletine en uygun idare Cumhuriyet idaresidir. Cumhuriyet fazilettir. Milleti kul olmaktan kurtarıp vatandaş yapan sistemdir Cumhuriyet. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle anıyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

logo-2-900×560 (1)

SİYASET & BÜROKRASİ & DENETİM İLİŞKİSİ\ Ali Alper ORKUN-Denetde Genel Başkanı

Siyaset ve bürokrasi ilişkisi, Türk idari hayatının en sorunlu alanlarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır. İlginç olan nokta, sorunlar yumağı olan bu alanda yer alan aktörlerin tamamının, hoşnutsuzluk ve tatminsizlik göstermesidir.

Siyaset kurumunun, kamu hizmetlerine erişimde sorunlarla karşılaşıldığında sığındığı limanın, bürokrasinin hantal ve kuralcı yapısından kaynaklanan verimsiz yapısı söylemi olduğu, bürokrasinin ise etkin ve verimli çalışmasının siyaset tarafından engellendiğinden yakındığı izlenir.

Mesleki uzmanlık bilgisi, süreklilik ve kurumsal ideoloji gibi güç kaynaklarından beslenerek bir iktidar biçimine dönüşen ve modern devlet fonksiyonlarının zorunlu kıldığı bürokrasi ile demokratik idealler arasındaki üstü kapalı mücadele, ülkemizde Tanzimat’tan bu yana sürüp gitmektedir.

Bürokrasinin sosyal sistemdeki rolü incelenirken, kamu hizmetlerinin yürütülmesinde araçsal nitelikte bir aygıt mı olduğu, yoksa politika ve hedefleri tayin eden bir organ haline mi geldiği sorgulanmaktadır. Güçlü tek parti iktidarlarının bile uyguladıkları politikalar neticeye ulaşmadığında ve başarısızlıkla sonuçlandığında, (çoğu zaman baştan aşağıya değiştirdikleri kadrolara sahip oldukları bilinirken) bürokratik oligarşiden yakınmaları ilginç değil midir?

Siyasetçiler, kemikleşmiş bürokrat kadroları ile halkın beklentileri uğruna mücadele ettikleri izlenimi verirken, bürokratlar da siyasetin baskılarına rağmen hizmet üretmeyi başardıklarını belirterek kahramanlık yarışına katılmaktadırlar. Kaybeden ise çaresizlik içerisinde olan biteni anlamaya çalışan vatandaş olmakta, vatandaş kime minnettar (!) olması gerektiğini anlayamayan bir halde etrafına bakınmaktadır.

Tam olarak bu noktada, denetim kurullarının bu denklemde nerede bulunduğunu anlamaya çalıştığımızda; sistemin günah keçişi rolünün bizlere sunulduğunu görmekteyiz. Şöyle ki; bürokratın kendisini bulunduğu göreve getiren siyasi iradeye karşı başarılı görünme zorunluluğu, özellikle üst bürokrasiyi, başarısızlıklarını örtmek için denetim kurullarının elini kolunu bağlayan uygulamalar mevzuat olarak hayata geçirilmekte ve milli irade bu şekilde istiyor diyerek, bürokrasi kenara çekilmektedir.

Kamu hizmetlerinin etkin, verimli ve kaliteli olarak sunulup sunulmadığını, mali kaynakların en ekonomik şekilde kullanılıp kullanılmadığını teknik ve objektif kriterlerle ölçülebilecek niteliklere sahip olan denetim kurulları ile siyasi irade arasındaki iletişim bu şekilde soğutulup yok edilince, kısır döngü başlamakta ve siyaset kurumu giderek bürokrasinin kendisine çizdiği pempe dünyaya mahkum hale gelmektedir. Siyasi irade, bürokrasiye devrettiği yeti ve sorumluluğun sonuçlarını ölçememekte, yanlış yönlendirilmeye açık hale gelmektedir.

Toplum, kamu kaynaklarının doğru ve etkin kullanılıp kullanılmadığını anlayabilmek için, sadece medyanın verdiği objektiflerden uzak bilgi kırıntılarından başka veriye ulaşamamaktadır. Sağlıklı veri ve yorumlara ulaşamayan kamuoyunun, sağlıklı şekilde demokratik katılım sağlamasının zorluğu açıktır.

Meslek taasubuna kapılmayan, kendisini de eleştirmekten ve ölçmekten kaçınmayan bir kamu denetim sisteminin ürettiği denetim ve ölçme değerlendirme rapor ve faaliyetlerini, belli bir sistem dahilinde kamuoyu ile şeffaf ve açık şekilde paylaşacağı bir sistemin kurulması, Türk kamu yönetiminin tıkanan damarlarını açacaktır.

Böylelikle, kamuoyu denetimine kendisini de açan denetim sistemi, içinde bulunduğu umutsuzluk ve etkisizlik girdabından çıkarak daha yüksek kalitede ürün ortaya koyma arayışı içine girecektir. Kapalı kapılar arkasında yaşamını daha fazla sürdüremeyeceğini ve siyasi erki yönlendiremeyeceğini anlayacak olan bürokrasi asli görevine dönerek demokrasilerde bulunması gereken çizgiye oturacaktır. Kamuoyunun doğrulara daha hızlı ulaşabildiğini gören siyaset kurumu ise kendisini, hesap verebilir yönetim anlayışını desteklemek zorunda hissedecektir.

Birçok kez tekrarladığımız üzere, çoğunluğun idealist ve fedakar insanların oluşturduğu mensuplarımızın amacı, yeni bir bürokratik hegemonya oluşturmak değil, Türk Kamu Yönetimini, sanal dünyasından çıkartıp küresel düzeyde gerçekler dünyasının başarılı bir aktörü haline getirme mücadelesine katkı sunabilmektir.